Projemiz kapsamında ilk gezimizi Galata Mevlevihanesi'ne gerçekleştirdik. Sabah 11'de Beyoğlu'na vardık. Galata Mevlevihanesi Galata'nın hemen başındaydı. Bu mevlevihaneye girmeden önce dikkatimizi çevredeki çeşitli sahaflar çekti. En güzel bulduğumuz sahafa girdik. İçerisi birçok kitapla doluydu. Her yer de kitap yığınları, duvarlarda 60lı yıllardan kalma posterler, raflarda ise eski oldukları her hallerinden belli plaklar vardı. Buranın tarihi büyüsü içinde kaybolmuşken sahafın sahibi tarafından konumuzla ilgili kaynakların olduğu kısma yöneltildik. Sahibi, proje konumuza ilgi ile yaklaştı ve tasavvuf inancının sadece dini bir tutum olduğunu değil ahlaki bir yaşam biçimi olduğunu, bu sebeple bizi takdir ettiğini söyledi. Tasavvuf ile ilgili bölümü inceledik. Çok eski tarihli kitaplar bulduk, hepsi birer tarihi eser niteliğindeydi. Kitapları inceledikten sonra Mevlana'nın hayatı ve tasavvuf anlayısının anlamı konulu iki kitap seçip sahaftan çıktık.
Galata Mevlevihanesi'nin kapısından geçtiğimizde Mevlevihane binasına
giden yolda Şeyh Galib Türbesi’ni gezdik. Daha sonra mevlevihanenin müze
kısmına girdik. Kapıdan girer girmez tasavvufi bir ezgiyle karşılandık. İçerisi
modern bir mimariye sahipti. Müze çeşitli bölümlere ayrılmıştı ve tasavvuf anlayışi da bu ayrı altbaşlıklarda incelenmişti. (Örnek: Tekke Musikisi, Edebiyat, Güzel Sanatlar...). Müzede o döneme ait kıyafetler, müzik aletleri, kitaplar ve eşyalar bulunuyordu.
Müzenin bu kısmını inceledikten sonra hala sema gösterilerine ev sahipliği yapan Semahane'ye geçtik. Dar bir merdivenden çıkarak ulaştığımız bu alan bir daire şeklindeydi ve ortada cilalanmış bir sahnevari bölge vardı. Bu alan dans gösterlerinin gerçekleştiği, içine girilmesi yasak yerdi. Bu gösterilerin izlenmesi için her yere sandalye konmuştu. Biz de bir pazar günü saat 4'teki bir gösteriye katılma kararı aldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder